ÇÖKTÜRÜLEMEYEN DİZ…
İsmail ŞİMŞEK
i-simsek33@hotmail.com -Bu gün muhalefet perspektifinden genel siyaset zemininde bu ülkede hala ciddi bir siyasal liderlik sorunu var.
Lider sorunu var derken kasdettiğim Cumhurbaşkanı Erdoğan önderliğindeki, iktidar partisinin karşısında muhalefet olarak siyaseti dönüştürecek politikalar üretecek bunu yaparken dönüşümün ateşleyicisi olabilecek yeni bir lider yeni bir ‘’siyasal ikondan’’ bahsediyorum.
Bu eksiklik ülke siyasetine zevk vermediği gibi seçmen tipolojisine bir umut vaat etmekten çok uzak sadece ve sadece acaba bir gün olur mu mukabilinde beklenti siyaseti üreten; sıkıcı, zevk alınmayan , siyaseti ezik bir sistem içesine hapseden ezik bir siyaset tarzından bahsediyorum. ‘’Oysa siyaseti fonksiyonel hale getiren liderlerdir.’’
Seçmen davranış tipolojisinde her ne kadar siyaset psikolojisi önemli bir yer tutsada bunu bütünleyen bazen ekonomik sebepler, bazende etnolojik ve mezhepsel sebeplerdir. Ancak siyasete cansuyu veren, uğrunda fedakarlık yapılabilecek zemin; ancak lider potansiyeli ile örülür ve arkasında yürünürek mesafe alınabilir.
İç siyasette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü ve karizmatik kişiliği karşısında sönük ve aciz kalan siyasal liderlerin yetersizlikleri olabilir ancak asıl olan Cumhurbaşkanı Erdoğan dirençli, dirayetli, ilkeli, yalan siyasetine mesafeli kişiliği ile siyasette ikon olmasından kaynaklanan seviye üstünlüğü olarak düşünmek lazım.
Misal, Erdoğan’ın her düştüğünde kalkması bilen azmi, siyasetteki ustalığı, hitabetindeki retorik ve samimiyeti gittikçe daha da güçlenen vizyonel duruşu, muhalefetin düşük profilli siyasal öncülerinin liderlik perspektifindeki konumlarının her seçimdeki mağlubiyetle hep dahada aşağıya çekiliyor olması, ‘’gerçek lidersizlik’’ faktörünü belirginleştirirken,zamanla bu durumu dahada müzmin hale getirmektedir.
Elbette kolay olmasa gerek Erdoğan gibi biri karşısında politika üretmek…
Oysa muhalefet olarak, kişi veya kişiler üzerinden ‘’ diktatör’’ retoriği veya hala eski parlamenter sisteme takılı kalınmasından kaynaklanan ‘’ tek adam rejimi’’ gibi ‘’ politik çiştenlik’’lerle altı boş argümanlar üreterek kalıcı bir siyasal menkıbe, bir politik hikaye yazmak mümkün olamayacağı açık.
Çünkü ‘’siyasal hamaset’’ üreten bu tür sığ politikalar lider olma çerçevesinde uzun soluklu bir birliktelik, halkla ciddi bir muhabbet üretmez dolayısıyla lider-seçmen tipolojisinde veya ilişkisinde uzun vadeli bir fedekarlık, birliktelik ilişkisi oluşturamaz.
Liderlerin boyu, posu gibi fiziksel özellikleri veya politik lafazanlığı politikada bir yere kadardır. Bir yerden sonra seçmen politikacıyla gönül bağı kurmak ister. Ancak bu birden bire olmaz. Belli şeyleri yaşamak , belli şeyleri paylaşmakla olur tüm bunlar. Bu durum seçmen olarak sahiplenildiğinde zaten her şey bitmiş, yürünecek yolda her şey bağlılık zeminine oturmuştur.
Dış siyasette ise, BM’de ki 193 ülkeye dönüp’ Dünya beşten büyüktür!’’ diyerek adaletsizliği dünyanın yüzüne vururken gocunmadan kafa tutması, 2009’da ki Davos zirvesinde Şimon Peres’e ‘’ One minute’’ diyerek İsrail zulmünü ABD ve Batı’ya rağmen haykırmaktan çekinmeyen bir dil kullanması ‘’ilk kez emperyalistleri kendine getirdi’’. Kişiliği ve kimliği sorgulanmaya başlandı.
Son 10 yılda Türkiye’nin hemen güney sınırında istikrarsız Kuzey Suriye topraklarında bir PYD/PKK oluşumuna izin vermemesi Fırat Kalkanı, Barış Pınarı ve Zeytindalı harekatlarıyla bu bölgeden söküp atması ikinci bir İsrail belasına izin vermemesi bu oluşuma onbinlerce silah ve nakdi yardımla destekleyen ABD’ye karşı bunu yapması, Fransa’nın bu bögedeki etkisini silerek madara etmesi…
En uzun kıyı şeridine sahip olma gerçeği ile Doğu Akdeniz’de AB ülkeleri, Yunanistan, ABD’ye karşı hakkımız olan mavi vatana sahip çıkma refleksi , meşru Libya hükümeti ile münhasır ekonomik bölge anlaşması ile Libya’da CİA’nın eğittiği savaş lordu Hafter’e karşı askeri ve lojistik desteğiyle savaşın yönünü değiştirmesi…
AB’nin tüm engellemelerine rağmen sahip olduğumuz Sismik ve sondaj gemilerimizle Akdeniz’de enerji arama çabamız ve Karadeniz’de çıkardığımız enerji kaynaklarımızla kimyasını bozmamız…
ABD tehtitlerine rağmen savunma amaçlı Rusya’dan S-400 almamız ülkemizdeki darbelerin müsebbibi ABD ve NATO’yu telaşlandırması ekonomik tehditlerle diz çöktürme gayretlerine direnç göstermesi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sömürge iştahlarına kelepçe vuran emperyalistlerin kan damarlarının akışını engelleyen lider güvenilmeyen müttefik Türkiye’nin lideri olarak ‘’diz çöktürülemeyen lider’’ olarak hedef tahtasına oturtması oldukça anlamlı olması gerekir.
Dedim ya bir gerçek liderden bahsediyoruz. Tüm bunlar bugünden yarına hemen olacak şeyler değil.
Böyle bir siyasal tipoloji inşa etmek bir emek ciddi bir fedakarlık gerektirir.
Bazı medyada veya sosyal mecrada bazı genel başkanlara lider (!) gibi rol etiketlemesi çabası veya lider profili yükleme iştahı onu lider yapmaz. Bu kaygan referanslar yapsa yapsa bu sözde lider profillerine yapay zeminde şakşakçı tayfası üretir.